30 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir Monotonun Serzenişleri

Bu sıralar yaz tatilinde olmam sebebiyle fazla yerimden kıpırdayamıyorum.Her şeyimi mini boyutlara indirdim.Çok yemiyorum,çok gezmiyorum,çok konuşmuyorum.Sıcaklıklarda maksimum boyutlarda olduğundan kılımı bile kıpırdatamıyorum.Ee böyle oluncada eve tıkılı kalıyorum haliylen.Evde yapabileceğin şeylerde zaten kısıtlı...''Tv-kitap-internet '' üçlüsü arasında gidip geliyorum.Tv zaten başlı başına bir sorunsal.Yani her şey bu kadar mı sığ bu kadar mı kalitesiz olabilir anlamıyorum.Sabahtan akşama kadar,döndürüp döndürüp aynı şeyleri yayınlıyorlar:Derya Baykal'ın konuklara ya da ordaki elemanlara ayar vermemek için kendini zor tutup şirine havalarında programı sunmaya çalışması;hemen hemen her kanalda iftar için yemek önerileri ve kap kap yemek yapmaları(yani bir düşün oruçlu var mı yok mu cık cık cık);Ender Saraç'ın bütün saçma salak bitkileri önüne yığıp bundan 1 tutam bundan 500 tutam koyacaksın gb absürd tarifleri...Bu böyle sürer gider liste uzun.O yüzden tvyle fazla haşır neşir olmuyorum arkadaşım ben.He sahi bak Dünya Basketbol Şampiyonası başladı onu kaçırmıyorum yazmadan geçmeyeyim dedim.Onun haricinde günün büyük bölümünü internette geçiriyorum.Ordaki üçlemem de şu şekilde:facebook,twitter ve ekşi sözlük.Her ne kadar facebooktan öhh gelse de,paylaşım sitesinden başka bir şey olmadı desemde bakmadan duramıyorum.Bu da benim içimdeki;merak ne güzel şey merak sloganını güçlendiriyor:)Sonra bakıyorum ekşi sözlüğe ve benden uzun süre cevap alınamıyor o başlık senin bu başlık benim dolanıp duruyorum.Hem içten içede sinir oluyorum hala çaylak olduğum için(bana da birgün kader gülecek)Daha sonra da birkaç blog karıştırıp çıkıyorum.Zaten hep bu eksen üzerinde seyrettiğimden monotonluğun dibine vuruyorum.Ev kızı moduna dönüşmekten korkuyorum:)Tez zamanda kurtulmanın ümidiyle yazıma son veriyorum.Olmadı artık hayatımda biraz ekşın olsun diye ilk önce internete girip sonra tvye bakarım ilk adımımı atarım böylelikle:))Ee ne demiş ünlü düşünür inanmak başarmanın yarısıdır diye.İnanıyorum blog inanıyorum ben

26 Ağustos 2010 Perşembe

1-2-3 ve Başlaa

 An itibariyle blog yazmaya başlamış bulunmaktayım.Şuan kafamda ne yazacağıma yönelik en ufak bir ışıltı yok.Ne yazarım,ne paylaşırım bilemem ama herhalde o anki haliyeti ruhiyeme göre değişçek.Aslında  blok yazmaya hiç mi hiç niyetim yoktu ben twitterımdaki 140 karakterle haşır neşir olan bir kişiliktim.Zaten öyle mensur yazan biride değilim.Burdan sevgili Hazal'ın yanaklarını sıkaraktan teşekkür ediyorum ki kanıma girip bana bloğu açtı.Bende onun edebi kişiliğine ve yorumlarına güvendiğimden aç yavvv bide ben karalayım iki üç bir şey dedim.Zormuş ama yok başlık yok adres yok şifre yok  düzen....ama  en  çok  sanırsam  adı  sevdim: ''takarik''.yani düşündük taşındık ne olabilir diye sonunda Hazal takarik olabilir dedi.He bilmeyenler için  söyleyeyim   bu  kelimeyi  genelde  annem  sevmediği  ya  da  işe  yaramayan  insanlar  için  kullanır  ki  ordan  esinlenip koyduk.hem Bursa argosunda da var bu kelime severk kullanıyoruzz bizde:)Artık zamanla yazmaya alışırsam ve eğer ki siz de beni okursanız gül gibi geçinip gideriz be sevgili blogsever camiası.Bindik bir alamete gidiyozz kıyametee diyerekten ve de size layık olmaya çalışacağımı belirttikten sonra gidip sofrayı hazırlayabilirim herhalde...